18 Nisan 2018 Çarşamba

Asma Kat

  Olasılıkların tutmadığı bir günden, "yıldız kayıyor bir dilek tutmalıyım" derken giden dilek hakkımdan.Bir kimsenin ne kadar bilge biri olacağı, hesap makinesi ile olasılıklar arasındaki kurduğu dengeye bağlıdır. Her havayı herkes içine çekebilir, bu özgürlük bugüne kadar ellenmemiş tek özgürlük denebilir mi? bilinmez.
  Hesap makinesi alıştı mı insana pek samimi ve pek içli dışlı yaşayıp gider. Hesap makinesi elindeki işlemlerden bir tanesini insanda deniyor. Sonuca ulaştırmamak için elinden geleni yapıyor. Biliyor insanoğlu kediden nankör ulaştığı anda hevesi kayboluyor...
Ayrıca bakınız:Çok sevilen sevgilinin kalpsiz gözleri.
Ayrıca bakınız:Kedi iplik oyunu
  Hesap makinesine göre bir insan ömür boyu çocuk kalır; küsuratlı cevaplı santraller tuzlu havayı solunamaz hale sokar.Pek çok cevabı olanın, ondan da çok sorusu olması gerektiğini bilir hesap makinesi. Çözdüklerinden daha fazla sorunu sevmek ister insan ve bu isteğinden ötürü utanç duymaz, duyar mı diye bekliyoruz ama insan erteler, istiyorsa erteler, neredeler hesap makinelerinden beklediğim dengeler.Omuz atıp çökmüş gökyüzünün bir kısmını kaldırıp dengelemek ister de hesap makinesi ancak o zaman yaşamaya hak kazanmış görür kendisini. Korkmuyor da değildir sonsuza dek omuzunda taşımaktan...
Ayrıca bakınız: Atlas'ın gök kubbeyi omuzlaması
Ayrıca bakınız: Faust
Ayrıca bakınız: İsa ne yapmazdı ?
  İspatların var olması, dünyadaki en dehşet verici bir durumdur hesap makinesi için. İnsanlar dur otur bilmiyor artık, kendi değişim formüllerinin önünden habire koşturuyorlar ve bu sonsuz bir kısır döngüye yol açıyor. "Manevi silahlar ile yapılmalı bir savaş, ölmüş bir düşmanın kendi ölümünden başka kanıtlayacağı bir şey yoktur." Hesap makinesi başkalarına korku uyandırmak istemez çünkü dünyada onun için bundan daha utanç verici bir şey yoktur...
Ayrıca bakınız: Gılgamış destanı
Ayrıca bakınız: Tazmanya canavarı
 İnsanlar vardır, yıllarca yanınızda taşımış, çözmemişsinizdir; hep el üstünde bulundurmuş, beraber sorudan soruya, sınavdan sınava sizi alıp götürmüş, pek fazla yer olmasa da özenle sarıp sarmalayarak çantasına koymuş. Çantadan çıkarırken tuşlarına dokunmuş fakat tek bir tuşuna bile basmamışsınızdır. Derken yirmi yıl geçer aradan, bir an gelir, sanki çok büyük bir baskıya karşı duramayarak ansızın böyle bir hesap makinesini bir çırpıda açıp tüm sorulara yanıtlamaktan kendinizi alamazsınız. O zaman sorulardan ve sınavlardan neden kaçtığınızı anlarsınız. Çözmeden soruları yanınızda bulundurmanız gerekmiştir; zaman geçmiş tuşlar silikleşmiş, uzayda bir yer tutmadığı kanıtlanmış, kare öklite göre uzaklaştığını fark etmişsinizdir. Ama son demini de koymuştur suya, kendisini açığa vurma zamanı gelmiştir, sizinle yaşadığı yirmi yılın üzerine saçar şimdi güneşini. Bütün zaman suskun olmasaydı, yapacağı o kadar çok sorusu da olamazdı. Bu durumda hangi dünyada ölümün yer almayışının mantıksal sonuçları bile asla sonuna dek düşünülmüş değil...
Ayrıca bakınız:Biten evlilikler
Ayrıca bakınız:Cem Sultan
Ayrıca bakınız: Sir Lancelot

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder