3 Şubat 2019 Pazar

Tırtılın Gözünden

 Evvela mahsus selam edip gözlerinizden öperim... Dün geceki konuşmanın sonundan devam ederek giriş cümlesine giriyorum. Mektuplara böyle başlanmaz diye öğretilir çocuklara yıllardır; tabi mesaj çekme kuralları diye bir şey yok. Mesajlara ne sığar ne sığmaz diye öğretilmiyor ki, oysa bu giriş temizliğiyle insanı hep içine çeker de alır.  Böyle başlarken mektuba sıcaklıkla ve içtenlikle ilgili ilgili bir sıkıntı olabiler. Acaba şimdi de "Halların nice ? diye mi sorsam ki tırtıla. Ama akşamki tırtılın şıkırdayan sesinden anladım ne halda olduğunu ve bu bana kalsın...Tırtılla konuşmak çok mutlu ediyor beni. O el emeği ile para kazanırken perdeler gibi dantel dantel aklıma düşüyor. Sonra ondan gelen mesajlarla tatlı bir esinti geliyor ve tırtıl gibi sallanıyorum sonra. Uzun süre gidiyor bu ruh hali galiba özledim onu. Özlem ağır basınca, dayanılmaz bir hal alınca, telefona sarılıyorum kolalanıp ütülenmek için. Gerçi artık perdelere öyle davranılıyor mu orası da muhamma biraz geri kafalıyım hallarımdan anladıysan...
Şimdi yanıbaşımda olsanız, oturup söyleşsek sabaha dek. Bundan başka bir sorumluluğumuz olmasa. Ben de iyi bir dinleyiciyim bunu test etsek ilk iş. İşimiz olmasa, çocuğumuz olmasa (çocukla kastedilen telefondur), evimiz olmasa o an için.... Yalnızca söyleşsek. Sonra gazeteler, hakkımızda manşet atsa: Ve Tanrı, Tırtıl ile Batman'ı yarattı sabaha dek oturup çene çalsınlar diyee...
 Bu arada tırtıl rüyasında bir adamla konuşuyordu. Adam ona "Her zaman arkadaşlarını düşünmüşsündür. Onun için çok arkadaşın var diyemeyeceğim. İnsanoğlu hep bir çıkar hep bir art niyet besliyor. Besle kargayı oysun gözünü lafı insan için söylenmiştir. Neyse dediğin gibi yapalım. Bugün arkadaşlarını da yanımıza alıp gidelim."
 Mektubu masaya bıraktı, gözlüklerini çıkarıp koydu mektubun üstüne, ayağa kalktı. Bir elinin tersi ve bileğiyle dikleştirmeye çalıştı eğik düşüncelerini kafasında anlatmadığı söylemediği şeyler vardı. Niyeyse okuduğu o kısım aklına takılmıştı.Banyoya geçti açtı musluğu. Serinliği avuç avuç çarpıyordu ki yüzüne birden parıltıya kesti sular ve o saat minicik oluverdi elleri. Tırtıl olmuştu gerçekten Açık tenli Gülçin hanım ve yasemin kokularının sarıp sarmaladığı, 14-15 katlı göbekleri, başında siyah bandana tarzında iki anteni olan esmer bir tırtıl.Güneş yanığı da olabilirdi. Bir an mutlu oldu içi okuduğu romandaki maral ana masalına gitmişti bir an aklı. Eh o artık bir tırtıl. İşte şimdi de odanın bir köşesine çekilmişti...
Adam ona iki çeşit öğrenme olduğunu öğretmişti; biri hepimizin öğrenip bildiğimiz şeyler, öbürü bilmediğimiz şeyleri nasul bulup öğreneceğimizi gösteren şeyler.
 Aradan zaman geçince hallarım nice olacak diye düşündü tam bastırılamamış bir öfkenin sesiyle çıkıştı kendinesine ee artık bir tırtıldı. Ve çocukluğu aklına gelince Kendi kendisine düşündü. Her gece düşümde küçük bir kızım ben. Eski insanlar, eski sokaklar, çıkıp etrafı izlediğim o balkon... kitaplarım... Topuz yaptığını düşününce bile ağrır başım. Çalışırken ne zordu. Ben üzülürdüm. O küçük, ayraç neden bu kadar güzeldi Oruç Aruoba... O parkta akşamüstleri oturup çekirdek kola neden bu kadar keyifliydi.? Bunların yanıtı yok belki de tırtıldaydı. Kendisi kolayı o kadar içemezdi.
Adam birinde yemek yemenin rengi varsa artık o renk hüzünden ibaret demişti, Masal göklerinde uçup gitmişti sanki uçurtmalar. Sevginin yittiği, şu yaşlı dünyamızda, sevgi dolu günlerin olması dileğiyle... 
 Dönüp dönüp okuduğu mektupla düş tadındaki hüzünlere dalarak yanıtlar arıyor. Gülçin hanım da. ve Tanrı tırtıl ve batmani yaratmışsa diyor, bunun bedelini kesinkeş ödemeli. Tırtıl bir gram bile üzülüyorsa bunu bırakıp solan güne karşın gülebilmeli. Her zaman aklı başında akıllı bir insan olmuştu, dostluk arkadaşlık üzerine yanlış adımlardan hep kaçmış doğru yolu kendine hedef edinmişti. Başarı adımlarını da kararlılığı ile çıkacak. Zehirlense bile o yemek yemekten vazgeçmeyen birisi.
 Gözü kara görkemli bir bakışı ve içinde sığdıramadığı pek çok şey. Yapması gerekenlere ihtiyacı yoktu ama yapmaması gerekenler konusunda bir şeyden emindi Mahmut Tuncer dinlememeliydi.
Rüyasında adam kaybolmadan önce; Gerçek her zaman basittir. demişti.
Ve Tanrı insanı yarattı madem, bunun bedeli kesinkeş ödenmeliydi. Gazeteler manşet atmalıydı artık. ve Tanrı, Tırtıl ile Batman'ı yarattı sabaha dek oturup çene çalsınlar diyee..

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder